23 Ağustos 2010 Pazartesi

Yıldırım Türker yazdı:

Evet! Boykot!

Kaynak: Radikal Gazetesi (Vurgular: nedenboykot)

‘1984’ün namlı yazarı George Orwell, bir yerde, “Kan ter içinde bir emekçinin, doğal düşmanı polisle çatıştığını gördüğümde hangi tarafı tuttuğumu söylememe gerek yok” der. Cümlenin kuruluşu bize Orwell’in seçimi üstüne kesin bir fikir veriyor. Burada, taraf tutmak kör bir önyargıyı işaret etmez. Tam da durduğunuz noktadan dünyanın nasıl göründüğü üstüne bir ipucu verir. İşte istikrar, itidal, birlik-bütünlük ve benzeri çıkışlı pazarlıkların  bulandıramadığı bir bakış bize tarafını ilan ediyor. Kendisini bastırmaya, susturmaya, gözünü korkutmaya, zapt etmeye çalışanın karşısında direnenin tarafı.

19 Ağustos 2010 Perşembe

Nihal Kemaloğlu yazdı:

Sermaye yararına anayasal güvence

Kaynak: Akşam gazetesi

Piyasacı devletin, dereler tepeler dahil tüm ülke varlık ve kaynaklarını sermayeye açan azman girişimciliği, artık anayasa tarafından da güvence altına alınacak!

Küreselleşmenin sermaye birikim rejimine, 'kamu kuruluşlarını' hibe ederek katılan Türkiye'nin, yeni kaynak aktarımını kolaylaştıracak köklü çözümü, anayasa paketine koyuldu.

Anayasa değişikliğinde 125. maddeye eklenen 'yerindelik denetimi', demokrasi paketinin esas motivasyonunu ve ruhunu teşkil ediyor.
Böylelikle liberal demokrasilere bile dudak uçuklatan, gözü kara özelleştirmelere, anayasal dayanak ve teminat sağlanıyor.

Taş, toprak, su havzası, dere, dağ, kıyı, ulaşım, eğitim, sağlık, kent, katma değeri yüksek kamu varlıkları, kamusal hizmetler, sosyal haklar, kısacası tüm doğa, insan ve toplumsal yaşamın bütün süreçleri, yargının 'yerindelik denetiminden muaf' tutularak piyasalaşacak.

Sırrı Süreyya Önder yazdı:

Ben Referandumda Evet Demeyeceğim

Kaynak: Bianet | http://bit.ly/dbnvY9

Bu referandum paketine katılarak meşruluk kazandırmam söz konusu olamaz. Egemenler arasındaki bir dalaşmaya "evet" oyu vererek taraf olmam mümkün değil. BDP'nin ortaya koyduğu iradeyle dayanışma halindeyim, kolektif sosyalist iradeden ayrı davranmayacağım.

Taraf gazetesi yazarlarından Rasim Ozan Kütahyalı, bugün bir yazıyla benim referandum oylamasında "kesin evet" diyeceğim şeklinde, haddini de cüretini de aşan bir paragraf yazmış. Mültefit bir tonla karışık irade hırsızlığı yapmıştır.

9 Ağustos 2010 Pazartesi

Ragıp Duran yazdı:

Medyası AKP'yi kurtarmaya çalışırken...

AKP medyası referandum sonucundan emin değil. Çünkü desteği çok az üstelik Hayır ve Boykot cepheleri güç kazanıyor.

Kaynak: BirGün | http://bit.ly/aRGy4K

AKP, tüm iktidar partileri gibi, özellikle ikinci kez genel seçimleri kazandıktan sonraki süreçte medya mülkiyeti alanına özel bir önem vermeye başladı. Çünkü ikinci iktidar dönemiyle birlikte neredeyse doğal olarak başlayan yıpranma/zayıflama/kan kaybetme sürecinde AKP’nin medyaya daha fazla ihtiyacı olacaktı. Parlamenter muhalefetin ve karşıtlarının sesini ne kadar kısabilir ve kendi propagandasını ne kadar sürdürebilirse, iktidarının o kadar sağlam ve uzun süreli olacağına inanıyor(du). Oysa ki medya desteği, hiçbir zaman hiçbir yerde bir siyasi iktidarın tek ve tayin edici dayanağı olmamıştır, olamaz da. Zaten sadece AKP’nin iktidara ilk geldiği 2002 yılındaki medya desteği ile bugünkü medya desteğini kıyasladığımızda bu gerçeği somut olarak görebiliriz.

5 Ağustos 2010 Perşembe

Aziz Çelik yazdı:

Grev Yasağına da Evet mi?

Kaynak: sendika.org | http://www.sendika.org/yazi.php?yazi_no=31953

Grev yasağı geliyor

Anayasa tartışmalarının en can sıkıcı yanı, sendikal haklar konusunda yaratılan bilgi kirliliği ve bunun yaygınlaşmasıdır. Anayasa değişikliklerine evet diyenlerin bir bölümü gerekçeleri arasında sendikal hakları da sayıyor. Yanlış, hatalı ve eksik bilgilerle Anayasa değişikliklilerinin sendikal haklar sağladığı iddia ediliyor.

3 Ağustos 2010 Salı

Mesut Gülmez yazdı:

Grev ve Toplu Sözleşme Rüyası

Toplu sözleşme hakkının tanındığı savı, böyle olduğunu düşünen kimi yazarlar ve özellikle sendikalar açısından tam anlamıyla bir yanılsama, düzenleyenler açısından ise gerçek bir aldatmacadır.

Kaynak: Radikal İki | http://bit.ly/cwsCo5

Referanduma sunulan tek yanıtlı paketin memurlara grev hakkı tanımamış olsa da toplu sözleşme hakkını tanıdığı ileri sürülüyor ve sanılıyor. Özelikle, “paketin içinde yanlış bulduğumuz hiçbir şey yok” diyen Memur-Sen’in görüşü de böyle. Gerçek durum nedir, grev hakkını bir yana bırakalım, acaba “toplu sözleşme hakkı” gerçekten tanınıyor mu?